LOUIS BRAİLLE

Gönderim Pazartesi Eylül 03, 2018   ief



Görme Engellilere Bir Alfabe Üreten İnsan

 

LOUIS BRAİLLE

1809 yılında Paris yakınlarında, Coupvray’da doğdu.
Üç yaşında, babasının tığ ile çalışmasını izlerken, tığın
gözüne batması sonucu, iyi tedavi de edilmeyince, görme
engelli oluyor.
At koşum ve deri malzemeleri satan babasının dükkâ

nında çalışıyor. Zaten, görme engelli olmasına sebep olan
olay da burada gerçekleşiyor.
1916 yılında yedi yaşına geldiği zaman, kasabanın öğ

retmeni onunla ilgileniyor ve iki yıl boyunca hiçbir ayırım

cılığa tabi olmadan, okulda diğer öğrenciler ile kör olması

na rağmen aynı eğitimi alıyor.
On yaşındayken, dünyada ilk olan ve kör erkeklerin
kabul edildiği Paris’teki okula kaydediyor ailesi onu.
Okulda arkadaşları önce hep yanına geliyorlar. Sonra
uzaklaşıyorlar ve yatakhanede de yalnız kalınca, çok ağlıyor

ve bu ilgisizliğe içerliyor. Ama sonunda, çalışkanlığı ile
takdir topluyor.
Okulda sadece sözlü olan eğitimin, aslında bir görme
engelliler alfabesi yardımı ile okuyarak da olması gerekti

ğini fark edip, daha on, on iki yaşlarında bu konuda kafa
yoruyor.
Bu arada orduda, Charles Barbier adlı bir üst düzey
asker de gece karanlıkta askerlerin haberleşebilmesi için
bir stenografi yazısı geliştiriyor ve bu konuda kendilerine
yardımcı olması için de körler okuluna yazı yazıyor. Böy

lece, Braille ve Barbier bir araya geliyorlar ama Barbier üst
seviyeli asker, Braille ise on iki yaşında bir çocuk. Anlaşa

mıyorlar. Braille buna çok içerliyor ve çalışmalarına daha
da hız vererek, gayretle devam ediyor.
1827 yılında, bu çalışmalarının sonucu olarak, Louis
Braille, “Braille” alfabesini oluşturuyor. Altı noktalı yazılar

dan oluşan bu alfabede, 63 harf, matematik işaretleri ve sa

yılardan oluşan 63 şekil ortaya çıkıyor. Görme engellilerin,
artık dokunarak okuyabileceği bir alfabe meydana geliyor.
Bu alfabe, önce yasaklanıyor.
Sonra, okula yeni atanan Pegnier adlı bir müdür, bu
alfabenin kabul görmesine ve okulda okunmasına müsaa

de ediyor. 8 Ağustos 1828 tarihinde, on dokuz yaşında olan
Louis Braille, okulda öğrencilikten hocalığa terfi ederek,
coğrafya gibi dersler veriyor.

Braille, müziği de çok seven bir hoca olduğundan,
müzik notalarını da Braille alfabesine aktarıyor.
Dufan adlı bir müdür okula atanınca, Braille alfabesi
yeniden, okulda yasaklanıyor.
Braille’nin, bunun üzerine okuldan ayrılmak istemesi

ne rağmen bir dostu olan Gauthner onu, okulda kalması ve
mücadeleye devam etmesi konusunda ikna ediyor.
9 Haziran 1941 tarihinde, Avusturya Krallığı, görme
engelli bir şehzadenin eğitimi için Braille’yi Avusturya’ya

davet ediyor ama Braille, okulda yaşadığı sıkıntılar ve
moralsizlik sonucu, bu davete icabet edemiyor.
1843 yılında bir gün ağzından kan geliyor, verem ol

duğu anlaşılıyor.
22 Şubat 1845’te Braille alfabesi, Resmî Akademi’de
kabul ediliyor.
1850’de, altı noktalı alfabeyi, Paris Eğitim Akademisi
de resmen kabul ediyor.
1852 tarihinde veremden vefat ediyor.
Ölümünden iki yıl sonra da alfabe resmen, Almanca
konuşulan tüm coğrafyada kabul edilir.
Ölümünden yüz yıl sonra 1952 yılında da Paris Ulusal
Kahramanlar Mezarlığı’na nakledilir cenazesi.
Braille alfabesi, günümüzde, ülkemizde de körler oku

lunda okutulan bir dil. Bu alfabe ile yazılmış dergiler ve
kitaplar da kütüphanelerde bulunuyor.

BRAILLE’NİN 10 ÖZELLİĞİ
1- MERAK: Bitmeyen merak ve dikkatle, kendisi gibi
engelli olan arkadaşlarının daha iyi okuması ve anlaş

ması için bir alfabe oluşturmaya çalışıyor ve bu konuda
büyük mücadele veriyor. Sonunda bu mücadelede sağ

lığını kaybediyor ve verem oluyor. Ama mücadelesini
bırakmıyor. Ölümünden yüz sene sonra da olsa hakkı
verilerek, “kahraman” ilan ediliyor ve kahramanlar me

zarlığına naklediliyor.
2- OKUMA AŞKI: Küçük yaşta, okuması gerektiğini ai

lesine anlatarak, köy okulunda öğretmeninden de destek
görüyor ve bu konuda körler için okumayı kolaylaştıracak
her türlü gelişmeyi sabırla takip ederek, engellilere faydalı
olmaya çabalıyor. Önce öğrenci, sonra öğretmen olarak,
bıkmadan, icat ettiği alfabenin kabul edilmesi için çaba
harcıyor.
3- ÜSTÜN ZEKÂ: Üstün zekâsı sayesinde, duydukları

nı bir daha unutmayarak, okulunda başarı elde ediyor ve
görmemenin dezavantajlarını, konuşmalara odaklanarak,
kendine faydalı bilgiler hâline getiriyor. Bu da başarısına
katkı sağlıyor.
4- DOKUNMA DUYUSU: Dokunma duyusunu ön pla

na çıkararak, altı nokta üzerine çok çaba harcıyor. Âdeta
seslerden sonra dokunmak onun gözü oluyor ve görme
engellilerin dokunarak nasıl öğreneceği konusunda

çabasını asla bırakmıyor. Güçlü ve zayıf yönlerini iyi bile

rek, dengeye getiriyor.
5- MÜZİK SEVGİSİ: Çocuk yaşta müziğe ilgi göstererek,
notaları da Braille alfabesine aktarıp, sıkıldığı zaman mü

zikle teselli bulan Braille’nin, müzikte de konserler verecek
kadar başarılı olduğunu, hayatından öğreniyoruz. “Müzik
ruhun gıdasıdır.” sözünü, hayatına uygulamış Braille.
6- HOCALARINDAN FAYDALANMAK: İlkokuldan baş

layarak, kendisine destek olan hocalarından mutlaka fay

dalanıyor ve bu hocalarına sevgisi artıyor. Kendisini kös

tekleyen, kabullenemeyen hocalarını kırmasa da üzülüyor
ve bu konuda başarılı olamayınca da üzüntüden verem
oluyor ama mücadeleyi de bırakmıyor.
7- YASAKLARI UMURSAMAMAK: Alfabesi yasaklan

masına rağmen o gene de öğrencilere, faydalı olduğu için
bu alfabeyi öğretiyor ve zamanı gelince bu alfabenin öne

minin artacağını bilerek azimle, kıskançlık sonucu alınmış
yasakları delmeye ve öğrencilerine faydalı olmaya ve fay

dalı hâle getirmeye çaba harcıyor.
8- ARKADAŞ DESTEĞİNE AÇIK OLMAK: Braille bazen,
çabalarından vazgeçerek okuldan ayrılıp başka diyarlara
gitse de arkadaşları onu sevdiklerinden, bundan vazgeçi

riyorlar ve o da arkadaşlarını sevdiğinden, onlarla beraber
mücadeleye devam etmeye karar veriyor ve bunu da başa

rıyor tabii ki.
9- SAĞLIĞINA DİKKAT ETMEMEK: Başarılı insanlar
halkı ve işini o kadar sever ki sağlıklarına dikkat etmez.
Braille de kendi icat ettiği alfabesinin kabul edilme mücade

lesinde vereme yakalanıyor ama gene de mücadelesinden

vazgeçmiyor. Belki vücudu erken yaşta iflas ediyor ama
körler için icat ettiği buluşu, günümüzde bile görme engellilere ışık oluyor ve yol gösteriyor.
10- DEĞERİNİN ZAMANINDA ANLAŞILAMAMASI:
Başarılı insanların bir özelliği de öldükten sonra anlaşılmalarıdır. Güzel eserler bırakanlar, yaşadığı çağda anlaşılmazsa öldükten sonra anlaşıldıkları için, bunun farkına
da vardıklarından dolayı, öldükten sonra yaşayacaklarını
bildiklerinden mücadeleyi bırakmıyorlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir